Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

25 Aralık 2017 Pazartesi

Niçin Akademisyen Olmak İstedim?



Her zaman söylediğim ve şükrettiğim şeyi sizinle paylaşarak yazıya başlıyorum. Çok şükür ki ben hayatta sevdiği işi yapanlardanım.

Bugün size anlatacağım şeyler tamamen benim hayatımla ilgili. Sizin düşündükleriniz ve yaşadıklarınızla benzer yönleri olabileceği gibi farklı yönleri de bulunabilir. Farklılıklar olsa bile paylaşmak güzeldir ve paylaştıkça birbirimize ilham kaynağı da olabiliriz diye düşünüyorum. 

Benim akademisyenliğe uzanan serüvenim de rastlantılar, kendiliğinden oldular, kendimi birden bire burada buldumlar yok :) Maalesef mi demeliyim? İyi ki mi? Bilmiyorum. Kararı size bırakıyorum.

Hacettepe Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği'nin ilk yılı, ben danışmanım Dr. Ayşegül Celepoğlu'nun yanına gittim. Okulda kalmak istediğimi (akademisyen olmak anlamında), bunun için neler yapmam gerektiğini sordum. Hocam da haklı olarak henüz bunun için çok erken bir zaman olduğunu fakat derslerime çalışıp yüksek notlar almamın başlangıç için çok önemli olduğunu söyledi. Ben ilk yıldan itibaren nasıl akademisyen olunur? Hangi sınavlara girilir? diye sürekli araştırmaya ve notlar almaya başladım. Tam da bu sıralarda beni müthiş düzeyde motive eden bir şey oldu. 

"Mezunlar Konuşuyor" adlı bir panel düzenlendi. Okulun sınıf öğretmenliğinden mezun olan  ve atanıp öğretmenlik yapmak dışında işlerde çalışan mezun öğrencilerimiz bizimle yaptıkları işleri ve bu işe nasıl başladıklarını paylaştılar. İçlerinden birisi Odtü'de araştırma görevlisi olarak çalışıyordu. İşte bu! İşte aradığım kan! Geçtiğimiz yıl o gün aldığım notları buldum. Gerçekten bu yolda motive olmamı sağlayan ve gerçekten yol gösterici olan bir konuşma olmuş benim için. Orada konuşan kişi kendini dinleyenler arasında hayat yolunu çizen birilerinin olabileceğini düşünmüyordu belki de.

İlk başta da dediğim gibi paylaşmak bazen başkaları için oldukça ilham verici olabilir. Üçüncü sınıfta İngilizce sınavı için hazırlanmaya başladım. Bir yandan da LES (ilk girdiğimde adı böyleydi)- ALES'e girmeye başladım. Girmeye başladım diyorum çünkü yıllar içinde sınava girmediğim dönemlerde, ÖSYM başkanı arayıp sınava niçin gelmediğimi soracak sanıyordum :) O kadar çok girdim yani. Neyse hazırlık sürecini başka bir yazıda paylaşırım eğer isterseniz. 

Mezun olup, özel bir okulda öğretmenlik yapmaya başladım. Okulun Ar-Ge biriminde de görevliydim. Kendimi geliştirebileceğim pek çok fırsat sağlıyordu yöneticilerim. Konferanslara gitmek, Ar-Ge toplantıları yapmak, okumak araştırmak çok mutlu ediyordu. Fakat yine de öğretmenlikte mutlu olamayacağımı hissediyordum. 1. Sınıf öğretmeniydim. Öğrencilerim çok tatlıydı, velilerim gerçekten çok iyiydi. Herkes benden çok memnundu. Okulun en sorunsuz sınıfı. Benim için büyük bir şans. Fakat derse her girdiğimde kendimi boşa vakit harcıyormuşum gibi hissediyordum. Okumak, yazmak, araştırmak, yeni bir şeyler üretmek ve bunları paylaşmak istiyordum. Üniversitede gençlerle çalışmak istiyordum. Okumak, yazmak, araştırmak benim işim olsun istiyordum. Hem bunları yapıp hem bir de üzerine para alacağım. Bu ne harika bir şey diye düşünüyordum. Bu yolla kendimi çok daha iyi geliştirebileceğime ve en önemlisi bu meslekle mutlu olabileceğime inanıyordum. Gerçek duygularım ve düşüncelerim bunlar. O dönemler, beni en iyi dinleyen insan, annemle defalarca bunları konuştum, bu hayalleri, düşünceleri paylaştım. 

İşte tüm bunlar akademisyen olma isteğimin kaynakları...
Siz merak ettikçe ben yazarım. Hoşçakalın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder